Fiziksel Aktivite ve Egzsersiz

Fiziksel Aktivite ve Egzsersiz

Kaslardaki kasılma ve gevşeme hareketleri ile oluşan harekete fiziksel aktivite, belli bir düzeni olan, şekli, şiddeti, sıklığı proğlamlanarak ugulanan fiziksel aktiviteler ise egzersiz olarak tanımlanır.

Fiziksel aktivite

Günlük hayatımıza yaşam koşullarına göre farklılklar gösteren fiziksel aktiviteler yapmaktayız. Fiziksel aktivite yoğunluğunun kalp ve damar sağlığı üzerine olumlu sonuçları olduğu klinik çalışma ve gözlemlerle gösterilmiştir. Bunun yanında fiziksel aktiviteler sırasında kas iskelet sistemi yaralanmaları, özellikle kalp damar hastalığı olanlarda ve kondüsyon eksikliği olanlarda ani ölüme kadar götürebilen kalp krizi, ritim bozuklukları, sıvı elektrolit düzensizlikleri gibi olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilmektedir.

Fiziksel aktivite ve dolaşım sistemi

Fiziksel aktivite ile birlikte sempatik aktivite artışı ve adrenalin salınımına bağlı kalp hızı ve kan basıncı artar. Hem hızının artışı hem de hareket ettirmek zorunda olduğu kanın yüksek basınç altında olması kalbin iş yükünü ve dolayısı ile kalp kas dokusunun oksijen ihtiyacını artırır. Bu durumda kalp damarları genişleyerek kalp kas dokusuna olan kan akımını artırır.
 
Kalp damar hastalığı olanlarda kalp damarları genişleyebilme kapasiteleri azaldığından kalp kas dokusu kanlanması yetersiz kalır. 
I. Kalp kaslarının yetersiz kanlanmasına bağlı yanma, baskı gibi göğüs ağrıları 
II. Kalp kaslarının kasılma kusurlarına bağlı erken yorulma ve nefes darlığı
III. Sempatik sistemin tetikleyebildiği ritim bozukluklarına bağlı çarpıntı ve hatta ani kardiyak ölüm dahi ortaya çıkabilir.
 
Fiziksel aktivite sırasında sempatik etkinliğin artması ile kan basıncı artar, kandaki iltihap ve pıhtılaşma sistemi aktive olur. Damar hastalığı olanlarda yüksek kan basıncı ve iltihap plakların yırtılmasını, pıhtılaşma hücrelerinin aşırı aktivasyonu ise yırtık onarımı sırasında yoğun pıhtı oluşumunun tetiklenmesine neden olur. Sonuçta damar içinin pıhtı tarafından tıkanmasına bağlı ölümcül sonuçları olabilen kalp krizi ve felç riski artar.
 

Fiziksel aktivite ve metabolizma

Kas dokusu; harekeri için gerekli enerjiyi üretimek için bünyesinde depolanmış şekeri ya da karaciğerde üretilen veya yağ depolarından temin edilip kana aktarılan şeker ve yağları kullanır. Bu besin öğeleri oksijen varlığında su ve karbondioksite kadar parçalanarak fiziksel aktivite için gerekli enerji üretilir (aerobik enerji üretimi). Kalp hastalıkları, damar hastalıkları, oksijensizlik gibi kas dokusuna ulaşan oksijenin yetersiz olduğu veya oksinenin kullanılabilme kapasitesinin aşan kas aktivitesi varlığında kas dokusunda hazır bulunan şeker oksijensiz olarak parçalanır (yağlar olsijensiz olarak enerji üretiminde kullanılamaz), sonuç olarak daha az enerji üretimi olur, laktik asit ortaya çıkar (anaerobik enerji üretimi)

Kapasitesinin üzerinde kas hareketi ile oksijenli (aerobik) enerji üretimi ihtiyacı karşılayamayabilir, bu durumda oksijensiz (anaerobik) aktivite devreye girer.

     I.        Yetersiz enerji üretimi erken yorulmaya ve kalsiyum tahliyesinin yetersizliği kas kramplarına, laktik asit birikimi ise kas ağrıları ve güç kaybına neden olur.

    II.        Anaerobik metabolizma ile yağ yakımı olmamaktadır, hatta artmış kortizol ihtiyaç duyulan kan şekerini sağlamak için yapısal proteinlerin yıkılmasına neden olur.

 

Fiziksel aktivite ve erken yorulma

Kas aktivitelerinin devam edebilmesi için kas dokusuna sürekli oksijen temin edilmesi, kas metabolizması sonucu oluşan karbondioksit ve diğer atıkların kas dokusundan hızla uzaklaştırılması gerekmektedir.

Tüm bu faaliyetlerin sağlıklı yürütülebilmesi için özellikle solunum sistemi, dolaşım sistemi ve kas-iskelet sistemi sağlıklı çalışmalıdır.

Ayrıca enerji kaynağı olarak yeterli besin temini, düzgün çalışan metabolizma, atıkların vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayan karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının yeterliliği fiziksel kapasiteyi belirleyen önemli faktörlerdir.

Erken yorulma

Motivasyon eksikliği: İskelet kasları beyinden gelen uyarılar ile istemli olarak kasılırlar. Motivasyon eksikliğinde kasların kasılma gücü ve verimlilikleri azalır.

Kasların anatomik ve fonksiyonel yetersizlikleri: kas dokusunun oksijeni kullanabilme kapasitesi ne kadar az ise enerji ürerimi o kadar yetersiz olur, kısa süreli enerji desteği sağlayabilen anaerobik aktivite daha erken devreye girer ve laktik asit birikimi daha düşük aktivitelerde bile belirgin seviyelere çıkar. Laktik asit kaslarda ağrı, kramp, kasılma gücünde azalma, kasların sinirsel uyarılabilirliğinde azalmaya yol açar.

Solunum sistemi hastalıkları: Astım bronşit gibi hastalıklarda gerek oksijenin yeterli miktarlarda kana aktarılabilmesi gerek se kandaki karbondioksitin hızlı bir şekilde vücuttan uzaklaştırılmasında yetersizlik olur. Kasların enerji üretimi azalır, asit yükü maruziyeti artar.

Dolaşım sistemi hastalıkları: Dolaşım sistemi kalp, damarlar ve kanın oluşturduğu organizasyondur. Kalp yetmezliği, kalp kapak hastalıkları ve kalp ritim bozuklukları kanın etkin bir şekilde pompalanamamasına bağlı zamanla kaslarda zayıflamaya ve fiziksel aktivite için kasların enerji üretiminde yetersizliğe, vücuda dağılan kanın etkin bir şekilde toplanamamasına bağlı kas dokusundaki atıkların uzaklaştırılamamasına neden olarak kas fonksiyonlarını olumsuz etkiler.

Damar hastalıkları kanın hedef kas dokularına yeterli miktarlarda ulaştırılamamasına, kansızlık (anemi) ise yeterli miktarlarda oksijenin taşınamamasına bağlı kas dokusu enerji üretiminde zafiyetine neden olur. 

Kalp damarlarının hastalıkları (koroner arter hastalığı) ise kalp kas dokusunun kanlanmasındaki yetersizliğe bağlı eforla artan göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi nedenlerle fiziksel aktivitelerin kısıtlanmasına neden olur. 

 

Egzersiz

Düzenli egsersiz programlarında kişinin fayda görebileceği en ideal planlama yapılabileceğinden hem kalp damar hastalıkları üzerine olumlu etkileri en üst düzeyde olacak hemde olası kötü sonuçların ortaya çıkma ihtimali en düşük düzeyde tutulabilecektir. 

Kas iskelet sistemi

Egzersize uygun bir şekilde devam edilmesi ile zaman içinde kaslarda olumlu yapısal ve fonksiyonel değişimler olur.

     I.        Kaslara kan taşıyan damarlar genişler, kas dokusunu besleyen kılcal damar ağı artar, dolayısı ile kan akımı ve kas dokusuna ulaştırılabilen oksijen artar.

    II.        Kas liflerinin sayısı, glikojen depolama kapasitesi ve metabolik enzim seviyeleri artar.

Sonuçta kasların oksijenli enerji üretim (aerobik metabolizma) kapasiteleri artar.

  III.        Kılcal damar ağının artışı ile yoğun aktivitelerde kas dokusunda oluşabilecek laktik asit ve diğer organik aktıkların daha hızlı bir şekilde kas dokusundan uzaklaştırılması sağlanır, bu sayede oksijensiz (anaerobik) enerji üretimi daha uzun süre devam ettirilebilir.

Neticede kaslarda güç ve dayanıklılık artar. 

 

Metabolizma

Düzenli egzersiz ile

     I.        Aerobik metabolizma kuvvetlenir ve kasların yağ yakabilme kapasiteleri artar.

    II.        Kas hacmi ve dolayısı ile metabolizma hızı artar.

Bu şekilde kilo verme kolaylaşır

  III.        Kasların enerji üretiminde karbonhidratların yerine yağları tercih edilmesi ile kısıtlı olan kas glikojen depoları korunur veya egzersizin sonuna kadar taşınabilir. Bu da egzersizin sonunda daha diri kalmak açısından önemlidir.

 

Sinir sistemi

Fiziksel aktivite sırasında kasların artmış ihtiyaçlarının karşılanabilmeleri için sempatik sinir aktivitesi artarak gerek kan dolaşımını gerek se metabolizma faaliyetlerini artırır.

Düzenli egzersiz ile kondüsyonlu olma durumu arttıkça kas ve dolaşım sisteminde olumlu değişiklikler meydana gelir. İhtiyaç duyulan sempatik aktivite azalır,  zamanla parasempatik sistem daha baskın hale geçer.

Antrenmanlı olmak; katekolamin ve adrenalin seviyesinde azalma ile stresi ve anksiyeteyi azaltır, kas koordinasyonundaki iyileşmeler ve fonksiyonel kapasitenin artışı kişinin kendine olan güvenini artırır.

 

Dolaşım sistemi

1- Düzenli egzersiz ile artan nitrik oksit üretimi ve parasempatik etki damarları genişletir, kaslarda artan kılcal damar ağı kanın dağıldığı damar yatağını genişletir, neticede kan basıncı düşer. Aynı zamanda parasempatik etki ile istirahat kalp hızı azaltır. Kan basıncının düşmesi ve kalp hızının azalması ile kalp kaslarının iş yükü ve enerji ihtiyacı azalır.

Egzersiz iskelet kaslarında olduğu gibi kalp kaslarında da kılcal damar ağının artmasına ve dolayısı ile ihtiyaç durumunda kalp kaslarına daha fazla kan akımı sağlanabilmesine neden olur.

Kalp kaslarının kan ihtiyacının azalması ve ihtiyaç durumunda kan akımının artırılabilmesi kalbin daha rahat çalışmasını, kalp damar hastalığı olanlarda göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi sorunların azalmasını ve kişinin fonksiyonel kapasitesinin artışını sağlar.

2- Yine düzenli egzersize bağlı nitrik oksit artışı ve parasempatik etkinlik kandaki iltihap ve pıhtılaşma hücrelerinin aktivasyonu azalır, plaklarda yırtılma ve aşırı pıhtı oluşumu riskleri ile birlikte kalp krizi ve felç gibi damar tıkanıklıkları ve ani ölüm riski azalır.

3- Uzun dönemde egzersiz ile kan basıncının düşmesi, obezitenin azalması, kan şekerinin ve kan yağlarının azalması gibi kalp damar hastalıları risk faktörlerindeki iyileşmeler damar sertliği (ateroskeroz) gelişimini yavaşlatır.

4- Kalbin her bir kasılması ile pompalanan kan miktarı artar, kasların ve diğer organların fonksiyonları iyileşir, kalp yetmezliğine bağlı olan nefes darlığı azalır.

5- Sempatik yoğunluğun azalıp, parasempatik etkinliğinin artışı ile ölümcül ritim bozukluğu riski azalır.

 

Egzersiz uygulamaları

 

Hazırlık:

Fiziksel yaralanmaları en aza indirmek için uygun kıyafetler seçilmeli, ortamın çok soğuk ya da sıcak olmaması tercih edilmeli, yemekten sonra en az iki saat kadar bir süre geçmiş olmalıdır.

Soğuk ortamda damarlarda daralma (spazm) olacağından egzersizin etkinliği azalabilir ya da damar kan akımının bozulması gibi olumsuzluklar yaşanabilir, sıcak ortamda aşırı sıvı kaybı kan yoğunluğunun artışı ile pıhtılaşmaya yatkınlığı artırabilir ve aşırı terleme sonrası yoğun su tüketimi dilüsyonel hiponatremi ile beyin ödemine yol açabilir.

Yemek sonrası sindirim sisteminin yoğun olarak çalışması barsakların kan akımını artırır. Yemek sonrası barskaklara olan artmış kan akımı çalışan kaslara kan akımını %20 oranında azaltabilir, erken yorulma, laktik asit birikimi, çarpıntı, göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi fiziksel aktiviteyi kısıtlayan ve sağlık sorunlarına neden olabilecek sonuçlar ortaya çıkar.

 

Isınma hareketleri:

Kasları aerobik metabolizma için hazırlar. Laktik asit oluşumu ve oksijen açığının ortaya çıkması durumu azalır, fiziksel kapasite artar. Hücre içi kalsiyum birikiminin daha az olması ile kramp ve kas hasarı oluşumunu azaltır.

Motivasyon etkisi kas koordinasyonunu ve kasılma gücünü artırır, sinir kas koordinasyonu ile fiziksel yaralanmaları en aza iner.

Sempatik aktivite yoğunluğu azalır ritim bozukluğu gibi dolaşım sistemi sorunları en aza indirilmiş olur.

Esneklik ve germe hareketleri kas liflerinin boyunu uzatarak birbirleri ile oluşan etkileşimi dolayısı ile daha güvenli, daha verimli ve daha güçlü egzersizler yapılabilir.

 

Dayanıklılık egzersizleri:

Ortalama haftada 5 gün (3-7 gün), 20-45 dakika orta yoğunlukta büyük kasların çalıştığı (tempolu yürüyüş, yüzme gibi) fiziksel aktiviteler yapılmalıdır.

Orta yoğunluk sağlıklı bir kişide kalp hızı ile belirlenebilir. Hedef kalp hızı: istirahat kalp hızı + hedef oran (amaca göre 0.4-0.8) x (220-yaş-istiraht kalp hızı).

Fonksiyonel kapasitesi kısıtlı kişilerde:

    I. Kas kondüsyonu zayıf olanlarda laktik asidin birikmeye başladığı aktivite şiddeti,

   II. Maksimal efor testindeki METs değeri veya

  III. Kalp damar hastalığı olanlarda kalp kasların beslenme bozukluğunun başladığı kalp hızının 10 atım/dk aşağısı

Aktivite şiddeti için hedef değer olarak belirlenebilir.

 

Soğuma egzersizleri:

Yüksek şiddetli aktivitelerde laktik asit birikimine bağlı düşük pH, kas aktivitesinin en büyük sınırlayıcısıdır ve pH ın eski haline gelmesi için 30-35 dakikalık süreye gereksinim vardır. Pasif yerine aktif dinlenim (yürümek gibi) pH’ın istirahat düzeylerine dönme sürecini kısaltır.

Sempatik uyarı aktivitesinin kontrollü bir şekilde bazal değerlere dönmesini sağlayarak kalp ritim bozukluklarının ortaya çıkmasına engel olur.

 

Direnç egzersizleri:

Egzersiz ile birlikte olan kilo kaybı yağla birlikte kas kaybına da neden olarak metabolizma hızını azaltır. özellikle kap yetmezliği olan veya şişmanlar iskelet kas yoğunluğunu artırıp metabolizma hızını yüksekte tutabilmek için kan basıncı ve kalp yüklenmesi parametreleri takip edilerek haftada 3-5 kez, büyük kas gruplarına yönelik maksimal yüklenmenin %30-40’ı oranında 12-15 tekrarlı mümkünse 2 seans direnç egzersizi yapmalıdırlar.

Kas kaybı olanlar, kas kaybı riski yüksek olanların, metabolizma hızı düşük olan veya düşmekte olanların, kas zafiyeti nedeni ile kardiyopulmoner hedeflere ulaşılamayanların programlarına direnç egzersizleri eklenmelidir.

 

 

Dolaşım sistemi

Vücudumuzdaki dokuların ihtiyacı olan, solunum yolu ile elde edilmiş oksijeni ve sindirim ile temin edilmiş besin maddelerini dokulara ulaştıran, dokularda oluşan karbondioksit ve diğer atıkların dokulardan ve nihayetinde vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayan damarlar ve damarlar içindeki kanın dolaşımını sağlayan kalp dolaşım sistemini oluşturur.

Dolaşım sisteminin dokular tarafından oluşturulan hormon ve benzeri yapıların başka alanlara göçünü sağlayarak doku ve organlar arası iletişimi sağlamak ve kanda bulunan savunma hücrelerinin vücudun istilacı saldırganlara karşı korunması gibi daha birçok görevi vardır.

 

Aterosklerotik damar hastalıkları(damar sertliği)

Dolaşım sisteminin en önemli hastalığı; organ ve dokulara olan kan akımını bozan aterosklerozdur.
 
Damar duvarının iç yapısına zarar veren unsurlar varlığında "bunlara kalp damar hastalıkları risk faktörleri denilir" kanda bulunan oksitlenmiş yağlar ve iltihap hücreleri hasarlı bölgeden damar duvarının içine sızar. Zamanla damar duvarında kanın geçişini sınırlayabilen yumru şeklinde tepecikler oluşur. Bu yapılara ateroskleroz plakları denilir.
 
Bu hastalık damarlarda darlıklara ya da tıkanıklıklara neden olur.

 

Damar hastalıkları risk faktörleri

1-    Genetik yatkınlık:

Birinci derece aile fertlerinin herhangi birisinde erken yaşta (ortalama 60 yaş altı) kalp hastalığı, felç veya daha başka damar tıkanıklığı hikayesinin olması genetik yatkınlığı ifade eder.

2-    Çevresel ve davranışsal faktörler:

Sigara kullanımı, Aknsiyete-depresyon hali, Dengesiz beslenme ve Hareketsiz yaşam tarzı 

3-    Metabolizma hastalıkları:

Obezite (şişmanlık), Dislipidemi (LDL "kötü kolesterol" düzeyinin yüksek, HDL "iyi kolesterol" düzeyinin düşük olması), Glikoz toleransının bozulması veya Şeker hastalığı ve Hipertansiyon

4-    Diğer risk faktörleri:

İleri yaş (erkekler için 45, kadınlar için 55 yaş üstü olma durumu), erkek cinsiyet, kadınlarda menopoz sonrası dönem, pıhtılaşmaya yatkınlık oluşturan hastalıklar gibi.

 

Risk faktörleri hem damar hastalığının oluşumuna hem de ilerlemesine neden olur.

Ateroskleroz en sık kalp, beyin, böbrek ve bacak damarlarında görülür. Kalp krizi, felç, kangren gibi yaşam kalitesini bozan ve yaşam süresini kısaltan sonuçları doğurur. 

 

Aterosklerotik kalp damar hastalıkları 

- kalp damarlarında daralma -

Plaklar küçük boyutlarda iken hastalık belirtisi ortaya çıkarmazlar. Kalp damarlarında oluşan plaklar yeterli büyüklüklere ulaştıkları zaman kalbin kas dokusuna giden kan akımını bozarlar.

İstirahat sırasında kalp yavaş çalıştığından ihtiyacı olan enerji dolayısı ile ihtiyaç duyduğu kan miktarı düşüktür, bu nedenle kalp damarlarında çok ciddi darlıklar olmadığı sürece istirahatte herhangi bir rahatsızlık hissedilmez. Fakat yürüme, yemek yeme, sigara içme, heyecan ve stres gibi kalp hızını yükselten durumlarda daralmış kalp damarları kalp kasının artmış kan ihtiyacını karşılayamaz ve göğüste sıkışma, yanma veya ağırlık şeklinde hissedilebilen ağrılar ortaya çıkar. Bu ağrı boyun, çene, sol omuz, sol kol iç kısmı, sırt, karın bölgelerine ve hatta bazen sağ kola yayılabilir. Genellikle bu şikayetler dinlenmekle 3-5 dakikada geçer.

Bazı özel durumlarda kişinin efora devam etmesine rağmen başlangıçta olan ağrı geçebilir veya günün ilk eforunda ağrı ortaya çıkıp sonrakilerde görülmeyebilir.

Bazı hastalar rahatsızlığı ağrı olarak değil nefes darlığı, halsizlik, erken yorulma, baş dönmesi, hazımsızlık, bulantı, aşırı terleme veya çarpıntı gibi durumların bir veya birkaçı şeklinde hissedebilirler.

İleri yaşlarda, şeker hastalarında, ameliyat sonrası dönemdeki veya ağrı eşiği yüksek kişilerde bu bulgular silik olabilir veya hiç görülmeyebilir. Bu durum hastalığın sessiz halidir.

 

Aterosklerotik kalp damar hastalıkları

- kalp damarlarında tıkanma (kalp krizi) -

Plak kapsülünün çatlaması veya yırtılması bölgesel pıhtı oluşumuna neden olur. Plakla birlikte oluşan pıhtının damarı tıkaması ile kalbin kas dokusuna giden kan akımı tamamen kesilir, sonuçta kalp kaslarının ölümü süreci yani kalp krizi ortaya çıkar.

Göğüs ağrısının istirahatte veya hafif efor, stres gibi durumlarda ortaya çıkması, son 48 saatte ağrı sıklığının ve şiddetinin  artması, ağrı süresinin 20 dakikayı geçmesi veya ağrının kesilmemesi, ağrı ile birlikte ciddi nefes darlığı, soğuk terleme, çarpıntı, tansiyon düşüklüğü, bilinç kaybı durumlarının bir ya da birkaçının ortaya çıkması gelişmekte olan veya halihazırda devam eden kalp krizi ile ilişkili olabilir ve bu durum acil tanı ve tedavi  gerektirir. 

 

 

 

Kalp krizinin sonuçları

1- Kalp yetmezliği ve şok

Hasar gören kalp kasları kasılma fonksiyonlarının kaybı kalbin kanı pompalama gücünde azalmaya neden olur.

Normal şartlarda kalp içine dolan kanın yaklaşık % 70 kadarını pompalayabiliyorken kriz geçirmiş kalpte bu değer azalır.

Kalp içindeki kanın %50 sinden daha azının pompalanabilmesi organ ve dokuların yeterli kanlanamamasına bağlı halsizlik, yoğunluk ve böbrek, beyin gibi organ fonksiyon bozukluklarına,

Kanın kalbe dönüşünün azalmasına ile ayaklarda şişme, karın şişliği ve akciğerde kan sıvısının göllenmesine bağlı nefes darlığı gibi bulgular ortaya çıkar, bu durum kalp yetmezliği olarak tanımlanır.

2- Kalp ritm bozuklukları (Aritmiler)

Elektriksel aktiviteleri oluşturan yapılara olan kan akımının kesilmesi veya hasarlı kalp bölgesinden ortaya çıkan ve ölümcül sonuçlarla seyredebilen anormal elektriksel aktiviteler ritm düzensizliklerine ve kalbin kasılma fonksiyonlarının bozulmasına neden olabilir. Kalp pili veya elektrik şokları ile ölümcül sonuçlar önlenebilir.

3- Mekanik sorunlar:

Pıhtı oluşumu; Kalp kas hareketinin zayıf olduğu bölgede kanın durağanlaşmasına bağlı pıhtı oluşumu meydana gelebilir. Oluşabilen bu pıhtılar kalpten çıkıp beyin damarını tıkayarak felçlere sebep olabilmektedir.

Kalp kası yırtılması; Kriz sonrası ölen kas dokusunun zayıflaması sonucu ortaya çıkabilen ölümcül bir tablodur, hastanın kurtarılabilme ihtimali için acil ameliyat gerekir.

Kalp kapak fonksiyon bozuklukları; Kapaklara destek olan kas dokusunun hasarı ile kapak fonksiyonları bozulur.

Kalp zarının iltihabı (perikardit); Kalp krizi sonrası batıcı vasıfta olabilen göğüs ağrıları veya nefes darlığı ile seyredebilir.

 

Kalp damar hastalıkları tanısı

Kalp damar hastalıkları bir süreçtir. Tanı ve tedavi yöntemleri hastalığın bu sürecin neresinde olduğuna göre değişmektedir. Kalp damar hastalıkları sürecinin basamakları:

  1. Kalp damar hastalıkları risk faktörlerinin varlığı
  2. Kalp damarlarında kritik olmayan darlıkların varlığı
  3. Kalp damarlarında kritik düzeye ulaşmış fakat tıkayıcı olmayan darlıkların varlığı
  4. Gelişen damar tıkanıklığına bağlı kalp krizi hali ve
  5. Daha önceden olan damar tıkanıklığı sonucu damarın beslediği bölgedeki kalp hücrelerinin ölümü ve kalp yetmezliği durumu

Hipertansiyon, Şeker hastalığı, kolesterol ve yağ metabolizması bozuklukları gibi risk faktörleri fizik muayene ve birtakım basit laboratuvar ölçümleri ile tespit edilebilir.

Kalp damar hastalığı varlığı şüphesi hastanın şikayetleri, fiziki muayenesi, elektrokardiyografi (EKG; kalbin elektriksel faaliyetlerinin değerlendirilmesi) ve ekokardiyografi (EKO; kalbin anatomik ve fonksiyonel yapısının ultrasonografi ile değerlendirilmesi) kullanılarak ortaya konulabilir.

Tüm bu değerlendirmeler kalp damar hastalığı tanısı koymaya yeterli olmuyor ve klinik olarak şüphe devam ediyor ise efor testi yapılabilir. İstirahat durumunda yavaş çalışması nedeniyle kalp kaslarının ihtiyaç duyduğu enerji gereksinimi ve dolayısı ile oksijen miktarları azdır. Efor şiddeti ile orantılı olarak kalp hızı ve kalp kaslarının oksijen ihtiyacı artar. Kalbi besleyen damarlarda kritik düzeye ulaşmış darlıkların varlığında efor, stres gibi artmış hızlarda kabin ihtiyacı olan kan akımı sağlanamayabilir. Bu durum kalp kaslarının oksijeni yeterli oranda alamamasına bağlı göğüs ağrısı ve kas hasarını ifade eden EKG bulgularını ortaya çıkarır. Bu test ile hastalığın tespit edilebilme oranı yaklaşık %80’dir.

Efor testi şüpheli bir durum ortaya koyuyor veya fiziki engeller nedeniyle hasta efor yapamıyor ise benzer mantık çerçevesinde çalışan kalp kası sintigrafisi (miyokard perfüzyon sintigrafisi) yapılabilir. Bu testte kalp kaslarına ulaşmak üzere damar yolu ile ilaç verilir, istirahat sırasında ve efor veya ilaç ile hedef kalp hızında ilacın kalp kas dokusuna olan dağılımı belirlenir. Kalp kasları bölgesel olarak normal, beslenme yetersizliği veya ölü doku olarak tanımlanır. Tanı koymanın yanında bu test damar tıkanıklıkları tespit edilmiş vakalarda anjiyografik veya cerrahi olarak damar kan akımının sağlanmasının faydalı olup olmayacağının belirlenmesinde de kullanılır. Beslenme yetersizliği olan kalp kas dokuları varsa kan akımının düzeltilmesi fayda sağlayabilecek iken ölü dokuların kanlandırılması gereksiz bir işlem olacaktır.

Klinik olarak yüksek şüphe var ise ya da efor testi veya sintigrafi damar gelişimini teyit eden sonuç ortaya çıkarsa tanıyı kesinleştirmek ve darlıkların taranı tespiti için anjiografi yapılır.

Koroner anjiyografi kasık, bilek ve ya dirsek bölgesinden kalp damarlarının başlangıcına kadar uzatılan bir katater (bir çeşit borudur) içinden radyografik olarak görüntülenebilen bir sıvının doldurulduğu damar için görüntülenmesi işlemidir.

 

Kalp damar hastalıkları tedavisi

Kalp damar hastalığı hangi aşamada olursa olsun uygun diyet, egzersiz ve tedavi gerektirir.

Tüm bu uygulamalara rağmen şikayetleri devam eden tanı için yapılan anjiografi sonucunda ciddi darlık tespiti durumunda veya kalp ritmine bağlı acil yapılan tanısal tedavi anjiografisi tespit edilen tıkanıklıklar anjiografi süreci devam ettirilir tedavi amaçlı olarak balon ve stentleme yöntemleri ile açılarak kalp kaslarına olan kan rejimi sağlanmış olunur.

Özel bazı koşullardaki kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi ortak tedavisi ile by-pass ameliyatı ile tespit edilir. Bu yöntemde, başka bir bölgeden alınan damarların bir ucu aort ana damarına diğer ucu ise tıkalı olan damarın kesitleri bağlanarak kalp kaslarına kan akımı sağlayan ek damar yolları oluşturulur.

 

Dolaşım sistemi

Vücudumuzdaki dokuların ihtiyacı olan, solunum yolu ile elde edilmiş oksijeni ve sindirim ile temin edilmiş besin maddelerini dokulara ulaştıran, dokularda oluşan karbondioksit ve diğer atıkların dokulardan ve nihayetinde vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayan damarlar ve damarlar içindeki kanın dolaşımını sağlayan kalp dolaşım sistemini oluşturur.

Dolaşım sisteminin dokular tarafından oluşturulan hormon ve benzeri yapıların başka alanlara göçünü sağlayarak doku ve organlar arası iletişimi sağlamak ve kanda bulunan savunma hücrelerinin vücudun istilacı saldırganlara karşı korunması gibi daha birçok görevi vardır.

 

Aterosklerotik damar hastalıkları(damar sertliği)

Dolaşım sisteminin en önemli hastalığı; organ ve dokulara olan kan akımını bozan aterosklerozdur.
 
Damar duvarının iç yapısına zarar veren unsurlar varlığında "bunlara kalp damar hastalıkları risk faktörleri denilir" kanda bulunan oksitlenmiş yağlar ve iltihap hücreleri hasarlı bölgeden damar duvarının içine sızar. Zamanla damar duvarında kanın geçişini sınırlayabilen yumru şeklinde tepecikler oluşur. Bu yapılara ateroskleroz plakları denilir.
 
Bu hastalık damarlarda darlıklara ya da tıkanıklıklara neden olur.

 

Damar hastalıkları risk faktörleri

1-    Genetik yatkınlık:

Birinci derece aile fertlerinin herhangi birisinde erken yaşta (ortalama 60 yaş altı) kalp hastalığı, felç veya daha başka damar tıkanıklığı hikayesinin olması genetik yatkınlığı ifade eder.

2-    Çevresel ve davranışsal faktörler:

Sigara kullanımı, Aknsiyete-depresyon hali, Dengesiz beslenme ve Hareketsiz yaşam tarzı 

3-    Metabolizma hastalıkları:

Obezite (şişmanlık), Dislipidemi (LDL "kötü kolesterol" düzeyinin yüksek, HDL "iyi kolesterol" düzeyinin düşük olması), Glikoz toleransının bozulması veya Şeker hastalığı ve Hipertansiyon

4-    Diğer risk faktörleri:

İleri yaş (erkekler için 45, kadınlar için 55 yaş üstü olma durumu), erkek cinsiyet, kadınlarda menopoz sonrası dönem, pıhtılaşmaya yatkınlık oluşturan hastalıklar gibi.

 

Risk faktörleri hem damar hastalığının oluşumuna hem de ilerlemesine neden olur.

Ateroskleroz en sık kalp, beyin, böbrek ve bacak damarlarında görülür. Kalp krizi, felç, kangren gibi yaşam kalitesini bozan ve yaşam süresini kısaltan sonuçları doğurur. 

 

Aterosklerotik kalp damar hastalıkları 

- kalp damarlarında daralma -

Plaklar küçük boyutlarda iken hastalık belirtisi ortaya çıkarmazlar. Kalp damarlarında oluşan plaklar yeterli büyüklüklere ulaştıkları zaman kalbin kas dokusuna giden kan akımını bozarlar.

İstirahat sırasında kalp yavaş çalıştığından ihtiyacı olan enerji dolayısı ile ihtiyaç duyduğu kan miktarı düşüktür, bu nedenle kalp damarlarında çok ciddi darlıklar olmadığı sürece istirahatte herhangi bir rahatsızlık hissedilmez. Fakat yürüme, yemek yeme, sigara içme, heyecan ve stres gibi kalp hızını yükselten durumlarda daralmış kalp damarları kalp kasının artmış kan ihtiyacını karşılayamaz ve göğüste sıkışma, yanma veya ağırlık şeklinde hissedilebilen ağrılar ortaya çıkar. Bu ağrı boyun, çene, sol omuz, sol kol iç kısmı, sırt, karın bölgelerine ve hatta bazen sağ kola yayılabilir. Genellikle bu şikayetler dinlenmekle 3-5 dakikada geçer.

Bazı özel durumlarda kişinin efora devam etmesine rağmen başlangıçta olan ağrı geçebilir veya günün ilk eforunda ağrı ortaya çıkıp sonrakilerde görülmeyebilir.

Bazı hastalar rahatsızlığı ağrı olarak değil nefes darlığı, halsizlik, erken yorulma, baş dönmesi, hazımsızlık, bulantı, aşırı terleme veya çarpıntı gibi durumların bir veya birkaçı şeklinde hissedebilirler.

İleri yaşlarda, şeker hastalarında, ameliyat sonrası dönemdeki veya ağrı eşiği yüksek kişilerde bu bulgular silik olabilir veya hiç görülmeyebilir. Bu durum hastalığın sessiz halidir.

 

Aterosklerotik kalp damar hastalıkları

- kalp damarlarında tıkanma (kalp krizi) -

Plak kapsülünün çatlaması veya yırtılması bölgesel pıhtı oluşumuna neden olur. Plakla birlikte oluşan pıhtının damarı tıkaması ile kalbin kas dokusuna giden kan akımı tamamen kesilir, sonuçta kalp kaslarının ölümü süreci yani kalp krizi ortaya çıkar.

Göğüs ağrısının istirahatte veya hafif efor, stres gibi durumlarda ortaya çıkması, son 48 saatte ağrı sıklığının ve şiddetinin  artması, ağrı süresinin 20 dakikayı geçmesi veya ağrının kesilmemesi, ağrı ile birlikte ciddi nefes darlığı, soğuk terleme, çarpıntı, tansiyon düşüklüğü, bilinç kaybı durumlarının bir ya da birkaçının ortaya çıkması gelişmekte olan veya halihazırda devam eden kalp krizi ile ilişkili olabilir ve bu durum acil tanı ve tedavi  gerektirir. 

 

 

 

Kalp krizinin sonuçları

1- Kalp yetmezliği ve şok

Hasar gören kalp kasları kasılma fonksiyonlarının kaybı kalbin kanı pompalama gücünde azalmaya neden olur.

Normal şartlarda kalp içine dolan kanın yaklaşık % 70 kadarını pompalayabiliyorken kriz geçirmiş kalpte bu değer azalır.

Kalp içindeki kanın %50 sinden daha azının pompalanabilmesi organ ve dokuların yeterli kanlanamamasına bağlı halsizlik, yoğunluk ve böbrek, beyin gibi organ fonksiyon bozukluklarına,

Kanın kalbe dönüşünün azalmasına ile ayaklarda şişme, karın şişliği ve akciğerde kan sıvısının göllenmesine bağlı nefes darlığı gibi bulgular ortaya çıkar, bu durum kalp yetmezliği olarak tanımlanır.

2- Kalp ritm bozuklukları (Aritmiler)

Elektriksel aktiviteleri oluşturan yapılara olan kan akımının kesilmesi veya hasarlı kalp bölgesinden ortaya çıkan ve ölümcül sonuçlarla seyredebilen anormal elektriksel aktiviteler ritm düzensizliklerine ve kalbin kasılma fonksiyonlarının bozulmasına neden olabilir. Kalp pili veya elektrik şokları ile ölümcül sonuçlar önlenebilir.

3- Mekanik sorunlar:

Pıhtı oluşumu; Kalp kas hareketinin zayıf olduğu bölgede kanın durağanlaşmasına bağlı pıhtı oluşumu meydana gelebilir. Oluşabilen bu pıhtılar kalpten çıkıp beyin damarını tıkayarak felçlere sebep olabilmektedir.

Kalp kası yırtılması; Kriz sonrası ölen kas dokusunun zayıflaması sonucu ortaya çıkabilen ölümcül bir tablodur, hastanın kurtarılabilme ihtimali için acil ameliyat gerekir.

Kalp kapak fonksiyon bozuklukları; Kapaklara destek olan kas dokusunun hasarı ile kapak fonksiyonları bozulur.

Kalp zarının iltihabı (perikardit); Kalp krizi sonrası batıcı vasıfta olabilen göğüs ağrıları veya nefes darlığı ile seyredebilir.

 

Kalp damar hastalıkları tanısı

Kalp damar hastalıkları bir süreçtir. Tanı ve tedavi yöntemleri hastalığın bu sürecin neresinde olduğuna göre değişmektedir. Kalp damar hastalıkları sürecinin basamakları:

  1. Kalp damar hastalıkları risk faktörlerinin varlığı
  2. Kalp damarlarında kritik olmayan darlıkların varlığı
  3. Kalp damarlarında kritik düzeye ulaşmış fakat tıkayıcı olmayan darlıkların varlığı
  4. Gelişen damar tıkanıklığına bağlı kalp krizi hali ve
  5. Daha önceden olan damar tıkanıklığı sonucu damarın beslediği bölgedeki kalp hücrelerinin ölümü ve kalp yetmezliği durumu

Hipertansiyon, Şeker hastalığı, kolesterol ve yağ metabolizması bozuklukları gibi risk faktörleri fizik muayene ve birtakım basit laboratuvar ölçümleri ile tespit edilebilir.

Kalp damar hastalığı varlığı şüphesi hastanın şikayetleri, fiziki muayenesi, elektrokardiyografi (EKG; kalbin elektriksel faaliyetlerinin değerlendirilmesi) ve ekokardiyografi (EKO; kalbin anatomik ve fonksiyonel yapısının ultrasonografi ile değerlendirilmesi) kullanılarak ortaya konulabilir.

Tüm bu değerlendirmeler kalp damar hastalığı tanısı koymaya yeterli olmuyor ve klinik olarak şüphe devam ediyor ise efor testi yapılabilir. İstirahat durumunda yavaş çalışması nedeniyle kalp kaslarının ihtiyaç duyduğu enerji gereksinimi ve dolayısı ile oksijen miktarları azdır. Efor şiddeti ile orantılı olarak kalp hızı ve kalp kaslarının oksijen ihtiyacı artar. Kalbi besleyen damarlarda kritik düzeye ulaşmış darlıkların varlığında efor, stres gibi artmış hızlarda kabin ihtiyacı olan kan akımı sağlanamayabilir. Bu durum kalp kaslarının oksijeni yeterli oranda alamamasına bağlı göğüs ağrısı ve kas hasarını ifade eden EKG bulgularını ortaya çıkarır. Bu test ile hastalığın tespit edilebilme oranı yaklaşık %80’dir.

Efor testi şüpheli bir durum ortaya koyuyor veya fiziki engeller nedeniyle hasta efor yapamıyor ise benzer mantık çerçevesinde çalışan kalp kası sintigrafisi (miyokard perfüzyon sintigrafisi) yapılabilir. Bu testte kalp kaslarına ulaşmak üzere damar yolu ile ilaç verilir, istirahat sırasında ve efor veya ilaç ile hedef kalp hızında ilacın kalp kas dokusuna olan dağılımı belirlenir. Kalp kasları bölgesel olarak normal, beslenme yetersizliği veya ölü doku olarak tanımlanır. Tanı koymanın yanında bu test damar tıkanıklıkları tespit edilmiş vakalarda anjiyografik veya cerrahi olarak damar kan akımının sağlanmasının faydalı olup olmayacağının belirlenmesinde de kullanılır. Beslenme yetersizliği olan kalp kas dokuları varsa kan akımının düzeltilmesi fayda sağlayabilecek iken ölü dokuların kanlandırılması gereksiz bir işlem olacaktır.

Klinik olarak yüksek şüphe var ise ya da efor testi veya sintigrafi damar gelişimini teyit eden sonuç ortaya çıkarsa tanıyı kesinleştirmek ve darlıkların taranı tespiti için anjiografi yapılır.

Koroner anjiyografi kasık, bilek ve ya dirsek bölgesinden kalp damarlarının başlangıcına kadar uzatılan bir katater (bir çeşit borudur) içinden radyografik olarak görüntülenebilen bir sıvının doldurulduğu damar için görüntülenmesi işlemidir.

 

Kalp damar hastalıkları tedavisi

Kalp damar hastalığı hangi aşamada olursa olsun uygun diyet, egzersiz ve tedavi gerektirir.

Tüm bu uygulamalara rağmen şikayetleri devam eden tanı için yapılan anjiografi sonucunda ciddi darlık tespiti durumunda veya kalp ritmine bağlı acil yapılan tanısal tedavi anjiografisi tespit edilen tıkanıklıklar anjiografi süreci devam ettirilir tedavi amaçlı olarak balon ve stentleme yöntemleri ile açılarak kalp kaslarına olan kan rejimi sağlanmış olunur.

Özel bazı koşullardaki kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi ortak tedavisi ile by-pass ameliyatı ile tespit edilir. Bu yöntemde, başka bir bölgeden alınan damarların bir ucu aort ana damarına diğer ucu ise tıkalı olan damarın kesitleri bağlanarak kalp kaslarına kan akımı sağlayan ek damar yolları oluşturulur.